Çocuk olmak

Program 44
6 Eylül 2008  


Çocukluk
Affan dedeye para saydım,

Sattı bana çocukluğumu.

Artık ne yaşım var ne de adım;

Bilmiyorum kim olduğumu.

Hiç bir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;

Havuzda su şırıl şırıldır.

Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

Ne güzel dönüyor çemberim;

Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı Tarancı


Çocuk, bebeklik ve ergenlik çağları arasındaki insandır. Genellikle konuşma ve yürüme kabiliyetleri kazanıldıktan sonra bebeklikten çocukluğa geçildiği; cinsel gelişimin başladığı ergenlik dönemi ile birlikte çocukluk döneminin bittiği kabul edilir. Ama bu tanımlamalar görecelidir ve kesin sınırları yoktur.
Çocukluğun keşfi: Tarihçi Philippe Aries'in çalışmaları, Ortaçağ boyunca, çocukluğun kendine özgü doğasının bilinmediğini ortaya koymuştur. Ortaçağ sanat tarihi, modern anlamıyla "çocuk" teriminin o dönem dünyası içinde hiçbir yeri olmadığını kanıtlamaktadır. Dönem resimlerindeki çocuklar, sıradan çocuk özellikleri göstermekten uzaktır. Yüzleri ve kas yapılarıyla, yalnızca küçük ölçekle çizilmiş yetişkin birer insandırlar. Toplumsal yaşam açısından ise, bu dönem boyunca ve 16. yüzyıla kadar çocuk, ailesinin yanı sıra ilişki kurduğu diğer yetişkinlerin uygun hareket ve davranışlarını gözlemleyerek toplumsallaşan küçük ve zayıf bir varlık, küçük bir insan olarak algılanmaktaydı. Çocuk, yalnızca bedeni ve gücüyle yetişkinlerden ayrılıyordu. Aries'in yüzeyselliğini vurguladığı tek çocukluk duygusu olan nazlanma, çocukluğun ilk yıllarına ilişkindi. Küçük insanı ailenin evcil hayvanlarıyla bir tutan bu duyguydu. Bu dönemde çocuklarla 'edepsiz küçük maymunlar'mış gibi eğleniliyor, içlerinden biri öldüğünde çok fazla üzerinde durulmuyordu. "Ölen çocuğun yerini bir başkası alır" mantığı hakimdi.

17. yüzyıldan itibaren, bu zihniyeti altüst edecek iki gelişme yaşandı. Çıraklığı bir eğitim yöntemi olarak ele alan özel bir kurumun -okulun oluşturulması, çocuğu yavaş yavaş yetişkinlerden ayırdı. Artık çocuk, hayatı yetişkinlerle doğrudan ilişki yoluyla öğrenmeyecek; çocuğun yetişkinlerin dünyasına girmesi ancak gitgide uzayan göreli tecrit döneminin -okul dönemi- sonunda gerçekleşecekti. Öte yandan aile, bir duygulanım ve kaygı nesnesi halini alan çocuk çevresinde örgütlenmeye başladı. Ebeveynler, çocuğun eğitimi konusunda endişeleniyor; geleceği için planlar yapıyorlardı ve çocuğun evden ayrılışı acıyla yaşanıyordu. Bu gelişmelerle birlikte çocuk yetişkinlerden farklı ve kendine özgü bir varlık olarak kabul edilmeye başladı.

Bu iki gelişme -okul ve ailenin evrimi- bir üçüncüden ayrı düşünülemez: çocuk içinde tutulduğu isimsiz durumdan çıkarılıp özen gösterilen bir nesne halini alırken, ona daha yoğun ilgi gösterilmesini sağlayacak bir şekilde çocuk sayısında azalma görüldü. Böylece 17. yüzyıldan itibaren toplumsal yaşamda aile, iş, çocuğa tahsil edilen mekan, çocuğa ve sorunlarına ayrılan zaman ve gebeliği önleyici uygulamalar ekseninde bir kutuplaşma görüldü.
Modern toplumda çocuk: Çocukluğun önemsiz bir geçiş dönemi olarak görüldüğü ve söz konusu dönemde takılıp kalınması için bir neden bulunmadığının düşünüldüğü 17. yüzyılda yeni bir adet ortaya çıktı. Modern dönemde her aile, evlerinde çocuklarının portresini bulunduruyordu. Daha sonraları da devam edecek ve fotoğrafın çıkışıyla birlikte halka mal olacak bu alışkanlık, başlamakta olan ve puero-centrisme (çocuk merkezciliği) varan dönüşümün belirtisidir.

Bu dönüşünüm en önemli alanlarından biri de eğitimdi: Toplum, kendini geçmişe ve geleneklere olan saygıya göre değil, bir şeyler bekleyebileceği geleceğe göre belirlemeye başladıkça gelişim süreci daha çok önem kazandı ve sürüp gitme mantığına boyun eğmekle yetinmediklerinden dolayı, bu süreci nitel olarak farklı düşündüler. Sürüp gitme mantığı denetim altına alındıktan sonra, bireyin hayal edebileceği ama asıl kesin olarak tanıyamayacağı bir geleceğin, en iyi başarı şansıyla karşılayacak şekilde donatılması amaç halini aldı. Böylece çocuk yetişkinler toplumunun umutlarını, düşlerini, aynı zamanda yoksunluklarıyla kaygılarını beslemeye başladı.Oluşum halindeki yeni çocuğun imajı, kendi oluşum amaçlarının ve araçlarının sorunsallaşmasıyla gelişti: eğitim modern toplumların -sonsuz- görevi olarak ortaya çıktı. Modern çocuk tasarımının oluşumu, birey kategorisinin doğuşundan ayrılamaz. Eğitimpratiği içinde bu, kollektif güçlüklerin yaşandığı yer olan öğrenim kurumu ile hedeflenen bireysel özerklik arasında bir gerilim yaratacaktı. Modern pedogojik düşüncenin özelliği olan bu gerilim; ihtiyaçları, yetenekleri, çocuk bireylerin -oluşum halindeki tekil öznelerin- kendilerini ifade etme ve açılmalarını eğitim sürecinin merkezine yerleştiren 'Kopernikçi yön değişimi' içinde açıklanır. Bu yön değişimi, her öğretim oluşumunda bulunması gereken kolektif güçlükleri kapsama eğilimindedir.

Modern çocuk tasarımı anlam belirsizliği içerir ve güçlük çıkarır. Bir yandan çocuk olmak, eksiksiz bir birey olmamaya eşdeğerdir; bu çocuğun dışa açılması ve eğitim alması gerekliliğinin temelini oluşturur. Öte yandan bu yeni anlaşılmadık imaj açısından ele alındığında, eğitimin temsil etmek zorunda olduğu öz şu sorunsala dayanmaktadır: yüzünü geleceğe çevirmiş bir dünya içinde kendinin öğrenim alma açısından yeterli olmayacağına göre çocuk yetişkinliğe geçmeyi en kısa zamanda öğrenmek ve uygulamaya başlamak zorundadır. Düzenlerini insan ilişkilerinin bir sonucu olarak gören çağdaş toplumlarda çocuk ve çocuk eğitimi, sorumluluğunu kamunun üstlendiği sivil kazanımlar haline almıştır ve toplumun geleceği bu sivil kazanımların gerektiği gibi yerine getirilmesine bağlıdır: şunu da eklemek gerekir ki kendini yeniliğe adamış toplum tipinde, eğitim için, bütünüyle biçimsel olmayan herhangi bir amaç saptamak neredeyse olanaksız bir hale gelmiştir. Hem insanın kendisi hem de her türlü eğitim girişiminin üstlenmesi gereken amacı tanımlayan (değişik ve önceden kestirilemeyen olaylar) bireyin yapıcı yetisi üzerinde kendini gösteren, geçmişteki örnekleriyle belirsiz bir gelecekte olabileceğinden çok daha serbest ve bağıntısız olan özerklik kavramı ne ifade etmektedir? (wikipedia)


Kitap:
Baba Bana Top At – Batıda çocukluğun tarihi / Colin Heywood / Kitap Yayınevi
Çocukluğun Yokoluşu / Neil Postman / İmge

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder