Aşure

Program 65
31 Ocak 2009


Aşure günü, hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günüdür. İslam kültüründe önemli bir yeri ve kıymeti olan bir gündür.

Aşure, orijinali "Aşura", Arapçada 10 manasına gelen "aşara" kelimesinden türemiştir. Türkçeye ise Arapçadan geçmiştir. Sözcüğün Sâmî diller arasında ortak bir sözcük olduğu düşünülmektedir.

Hüseyin ibn Ali ve beraberindeki 72 Müslüman, hicri 61. senesinin Muharrem ayının onuncu gününde (10 Aralık 680) Halife Yezid'in emriyle günlerce aç ve susuz bırakıldıktan sonra öldürüldükleri için o güne “Aşura Günü“ denilmiştir.

Öte yandan başka birtakım olayların da bu gün gerçekleştiğine dair bilgiler de vardır: Nuh peygamberin gemisinin tufandan kurtulması, Yunus peygamberin bir balığın karnından çıkması, İbrahim peygamberin ateşte yanmaması, İdris peygamberin diri olarak göğe yükseltilmesi (çıkarılması), Yakub peygamberin oğlu Yusuf peygambere kavuşması, Eyyüb peygamberin hastalıklarının geçip iyileşmesi, Musa peygamberin Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı Firavun'dan kurtarması, İsa peygamberin doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe çıkarılması… Bu olayların Aşure Günü gerçekleştiğine dair İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'da Aşure günü oruç tutmak sünnettir ve bu oruca "aşûre orucu" denir. 

Aşure Tatlısı

"Aşure Çorbası", Aşure ismi verilen tatlının ortaya çıkışına dair bir inanış mevcuttur. Aşure Çorbası da denilen bu tatlı, İslam dininde inanılan peygamberlerden biri olan Nuh'un tufandan sonra Aşure Günü'nü kutlamak için geminin ambarında kalan erzakı karıştırıp bir tür tatlı yiyecek hazırlamasıyla ortaya çıkmıştır. İçinde birçok farklı malzeme kullanılan ve bir gelenek olarak bugün hâlâ Müslümanlarca Aşure Günü yapılan tatlının böyle ortaya çıktığı öne sürülmektedir. Aşure Günü aşure pişirmek sadece bir gelenektir, dini bir önemi yoktur, bir ibadet değildir. Alevilikte çok kutsaldır ve sadece Muharrem ayında pişirilir ve komşulara dağıtılır. Tunceli, Erzincan yöresinde "Germiya İmamu" (12 İmamların Çorbası) olarak adlandırılır. Alevilerde, Hüseyin'in Kerbela'daki acısı başta olmak üzere On iki İmamların acılarını anmak ve anlamak için Muharrem Matemi tutulur. Amaç bu acıları tekrarlamak ya da öç duygularını tekrarlamamak ya da öç duygularını körüklemek değildir. Muharrem Matemi'nin amacı: Bu türlü acıların bir daha yaşanmaması için gerekli olan insanlık değerlerini ve Alevi öğretisini özümsemektir.

Matem süresince bıçağa ve kesici aletlere el sürülmez, kurban kesilmez ve et yenmez. Matem boyunca hiç bir canlıya eziyet edilmez. Kimsenin kalbini kırmamak, dili ile kimseyi incitmemek, kimse hakkında dedikodu yapmamak ve Matem Orucu'nun temel ilkesidir. Sağlığı yerinde olanlar oruç tutarlar. Matemden amaç, kendine eziyet yapmak değil, yapılabilecek kötülüklerin ve katliamların bir daha olmaması için anmak ve unutmamaktır. Kerbela katliamında hasta olması nedeniyle İmam Zeynel Abidin'in kurtulması ve Ali'nin soyunun devam etmesi nedeniyle de Allah'a şükredilir. Bu nedenle Muharrem Matemi, Aşüre geleneği ile biter. Aşure sevincin hoşgörünün simgesidir.

12 gün orucun ardından Aşure Günü yapılır. 12 değişik malzemeden oluşan Aşure tatlısı yenilir veya evlere dağıtılır. (wikipedia)



-3 su bardağı aşurelik buğday
-Yarım su bardağı pirinç
-Yarım su bardağı fasulye
-Yarım su bardağı nohut
-1/4 su bardağı çekirdeksiz üzüm
-5- 6 tane incir
-2- 3 dilim portakal kabuğu
-1 kahve fincanı gül suyu
-1 paket vanilya
-2- 3 avuç fındık veya ceviz içi ve tarçın
-2 çorba kaşığı hindistan cevizi rendesi
-5- 6 su bardağı şeker
YAPILIŞI:
1- Akşamdan, buğday, fasulye ve nohut ayıklanıp yıkanır. Ayrı ıslatılır.
2- Buğday, pirinç ve ince kıyılmış portakal kabuğu beraber haşlanır.
3- İyice pişirilmiş nohut ve fasulye konur. Bir müddet beraber kaynatılır.
4- Şeker konur. Sonra yıkanmış üzüm ilave edilir.
5- Ateşten alınmadan 5- 10 dakika evvel küçük doğranmış incir, gül suyu ve vanilya konur.
6- Kaselere boşaltılıp dövülmüş fındık, tarçın, hindistan cevizi ile süslenir.
Not: Aşureye, kaselere koymadan önce, haşlanıp soyulmuş kestane de konabilir.


Kısa Bilgi:
Nuhun gemisinde, erzak azalınca Aşure yapıldığı rivayet edilir.





http://www.zaferdergisi.com/article/?makale=2022 (zafer dergisi, ayten yadigar, bir aşure yazısı’ndan alıntı:

… Soğuk bir havada okuldan dönen mahalleden bir grup çocuk olarak sıcak aşure kazanının kaynadığı evi daha önceden bildiğimizden hep birlikte o eve giderdik. Mahallede hemen herkesin bu ay içinde sırayla kullandığı özel aşure kazanında pişirilen aşure imece usulüyle bir tören hassasiyetiyle hazırlanırdı. Akşamdan ıslatılan buğdaylar ve diğer kuru baklagiller… Her biri ayrı bir özenle hazırlanan meyveler ve kuru yemişler… Çok farklı tatların büyük bir uyum içinde ve apayrı bir tat olarak bir araya getirilmesi… İşte aşure! Bu arada bizi en çok etkileyen sahnelerden biri aşure kazanının okunan Yasinler ve dualar eşliğinde açılmasıydı. Etrafa yayılan mis gibi bir koku ve çocuklara ikramı önceleyen bir servis anlayışı…Sonra kaselere doldurulup üzeri ceviz ve tarçınla süslenerek hemen hemen bütün mahalle sakinlerine gönderilen aşureler… Aşure paylaşmak, aşure bereket… Bir ay boyunca her gün başka bir hanede aynı güzelliği yaşamak bize hiç bıkkınlık vermezdi. Her gün ayrı bir keyif ayrı bir tat demekti.

Market rafından aldığım aşure paketinin arkasında yer alan içindekiler kısmını ve hazırlama tavsiyelerini okurken tüm bunlar hafızamda canlanıvermişti. Bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti derler ya… Çocukluk günlerimin o tatlı anlarını yeniden yaşamıştım sanki. Daha önce alışkanlıklarımızla beraber aslında değişen dönüştürülen biz oluyoruz demiştik. Aşure bu haliyle bütün o törensel özelliklerinden soyutlanmış ve çok kısa sürede hazırlanabilen bir gıda teknolojisi ürününe indirgenmiştir. Artık o yemek sonrası ailece yiyebileceğiniz bir tatlıdır. İşte paketin bir köşesinde gözüme çarpan “dört-altı kişiliktir” servis önerisi, koca mahalleye ikram edilip alınan dualarla bereketlenen bir aşure anlayışından nerelere geldiğimizin göstergesi gibi geldi bana. Tatlar sunileştikçe, paylaşım azaldıkça dünyamız da daralıyor, yüreğimiz de… Üzerinde yaşadığımız yaşlı dünyamızın her geçen gün bizi taşımaktan daha bir yorgun hale gelmesi bundan belki de… Hayatımıza tat katan tatları şartlara kurban etmeyelim, bereket bizimle olsun. Yeni yılın müjdecisi Muharrem ayı ümmet-i Muhammed’e rahmet, esenlik ve bereket yağmasına vesile olsun.)


Aslında 375 sayfalık uzun bir aşure tarifi "Baba ve Piç". Bölüm adları aşurenin malzemelerinden oluşan kitap, Ermeni meselesi ve kadınlar üzerinden kimlik sorununu işliyor. Neden aşure?
Öncelikle, aşure gibi birden fazla unsuru birbirine karıştıran metaforları seviyorum. Aşurede aynı zamanda çokkültürlülük, çokseslilik var. Her malzemenin tadını tek tek fark edersin. Ama bir de incirle nohutun yan yana gelerek oluşturduğu bütün var. O anlamda aşure, özellikle son dönemde yitirdiğimiz kozmopolit kültüre de atıfta bulunan önemli bir metafor.
Aşure vitamin deposu

Hem büyüklerin hemde çocukların severek yediği aşure vitamin deposu

Bazı özel günlerde hazırlanan aşure, içinde bulunan vitamin, mineral ve protein nedeniyle önemli bir besin kaynağı.Gıda Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Ramazan Çelebi, aşurenin özellikle çocuklar için önemli olduğunu söyledi.

Aşurenin faydaları :

-Aşure çorbasının içinde sadece bitkisel yağlar olduğu için de kolesterol bulunmaz.

-Aşurenin B2, B1, C, A vitamininin yanı sıra bol miktarda demir, çinko, fosfor, kalsiyum ve sodyum içerdiğini de anlattı.

-Aşurenin sağlık için daha sık tüketilmelidir ''

-Aşure, özellikle çocuklar için büyük bir enerji kaynağıdır.

-Tatlı olarak çocukların kolaylıkla tüketmesi sağlanabilecek aşure, vücut direncini artıracaktır. -Vitamin ve mineral deposu olan aşure, vücudun daha dirençsiz kalabildiği bu dönemlerde mutlaka tüketilmelidir.

- Kış aylarında soğuk ve hastalıklara karşı gerekli olan enerji, vitamin ve minerallerin önemli kısmı aşurede bulunuyor.'


Bir tez konusu: Aşure’nin Tarihi ve Beslenmedeki Önemi / Eda Öndül – Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Bölümü, Van



Etkinlik / Müzik:

Ashura / Mustafa-Övül Avkıran / garaj istanbul

Oyunun müziklerinin CD’si de aynı adla Kalan Müzik’ten çıktı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder