7 Şubat 2009
Dikmen Öğretmen Necla Kızılbağ İ.Ö.O. öğrencileri Alternatif Çocuk Gazetesi’ne Savaş ve Çocuk konulu bir dosya hazırlamışlar: Alternatif Çocuk Gazetesi ; http://www.ilet.gazi.edu.tr/Cocuk.pdf
Zlata’nın Savaş Karşıtı Günlüğü’nden…
“SIKINTI!!! ATEŞ ETME!!! BOMBARDIMAN!!! İNSANLAR ÖLDÜRÜLÜYOR!!! ÜZÜNTÜ!!! AÇLIK!!! SEFALET!!! KORKU!!! İşte hayatım! Masum bir on bir yaşındaki kız çocuğunun hayatı! Okula gidemeyen, okulun zevk ve heyecanından yoksun bir kız öğrenci. Oyunsuz, arkadaşsız, güneşsiz, kuşsuz, doğasız, meyvesiz, çikolatasız, şekersiz ama sadece biraz süt tozuyla idare eden bir çocuk. Kısaca çocukluğu olmayan bir çocuk.”
1992 Haziran’ında Sarejova kuşatması altındayken günlük tutan 11 yaşındaki Zlata, yetişkinlerin keyfi yaş, deneyim ve iktidar ilişkileri çerçevesinde tanımladıkları çocuğu ve çocukluğu böyle algılıyor. Zlata’nın sözlerinde çocukluğun öğeleri (özellikler ve gereklilikler) sıralanmıştır: masumiyet, okul, eğlence, oyun, arkadaşlar, doğa, şeker. Bunlardan yoksun olan Zlata ve arkadaşları, ‘çocuk’ olamazlar. Zlata’ya göre çocuk, sadece demografik ya da kronolojik terimlerle (diyelim, doğum ile on dört yaş arası) ifade edilemez. Çocuk, ancak çocukluğuna sahip gerçek bir çocuk olabilir. (Hugh Cunningham, Children and Childhood in Western Society Since 1500, London: Longman, 1995, s.1, pasajın çevirisi. K. İnal)
OYUN
Savaşlar devam etti
Kavgalar süregeldi
Cansız bedenler
Kan ile kirlendi
Babası olmayan çocuklar
Birer birer toplandılar
OYUN sanılan bu savaşta
Teker teker vuruldular
Özge Aydoğan- Dikmen Öğretmen Necla Kızılbağ İ.Ö.O. 7. sınıf
Savaş ve Çocuk
“… Savaş, insanları ve tüm doğal çevreyi derinden yaralayan bir olaydır. Savaşta rolü olan insanlar yıllar sonra bile atılan bombaların, açlığın ve susuzluğun acısını üzerlerinden atamazlar. Yetişkin insanlar daha olumlu düşünebilir ve bu olumsuz anıları akıllarından silebilirler. Fakat çocukluk yıllarında insanlar yazı yazılmamış bir deftere benzerler. Öğretmenleri, arkadaş çevreleri, anne-babaları çocuğu eğitip büyütürler. İnsanlar çocukluk yıllarında öğrendiklerini akıllarından çıkaramazlar. Bir çocuk eğer savaşı yaşamışsa ve o görüntüler belleğine işlenmişse bunu aklından asla çıkaramaz. Büyüdüğü zaman çocuklarına anlatacağı; güzel anıları, oyunları değil, ancak cephede kaybettiği anne-babası, silah mermileri ve bitmek bilmeyen bomba sesleri olur. …”
Rağde Gündüzöz- Dikmen Öğretmen Necla Kızılbağ İ.Ö.O. 6. sınıf
“Beş altı yaşlarındaki yuva çocuklarından Filistinli bir çocuğun resmini yapmalarını istemiştim. Hepsinin bildiğimiz çöp adam türünden yaptığı resimlerdeki çocukların elinde bir de kalaşnikof vardı. Bunları anlattığımda, toplantıda başlar, “Filistinlilerin çocuklarını terörist olsun diye yetiştirdiklerini biliyorduk” dercesine sallandı. Araştırmanın ikinci kısmında, aynı çocuklardan İsrailli bir çocuğun resmini yapmalarını istemiştim. Hepsi kağıdın üst kısmına çarpı işaretleri, her çarpı işaretinin altına da, kağıdın dibine kadar inen noktalar yapmıştı. Çarpılar o günlerde Beyrut semalarında aniden beliren İsrail savaş uçaklarını, noktalar da uçakların attığı bombaları ifade ediyormuş. Yuva çocukları, savaş uçaklarından tanıdıkları, hayatlarında hiç görmedikleri İsraillileri, insan olarak bile tahayyül edemiyordu." Gündüz Vassaf, Tarihi Yargılıyorum, İstanbul:İletişim yay., 2. baskı 2007, s.105-106
Kitap:
Savaş ve Barış /Çıtır Çıtır Felsefe Serisi/ Brigitte Labbe – Michel Puech / Günışığı Kitaplığı
Balık / Laura S. Matthews / Günışığı Kitaplığı
Çizgili Pijamalı Çocuk / John Boyne / Tudem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder